İpek kanatlı, minik bir kelebek kozasından erken çıkmıştı. Parlayan güneşe kandı, günlerce süren uykusundan uyandı. Uçmak zamanının geldiğini sandı. Merakla açtı gözlerini. Yüzünü gökyüzüne çevirince uçuşan kar tanelerini gördü. ‘’ Belki biraz soğuk ama olsun, içime temiz hava dolsun.’’ dedi. Gezer, dolaşır, dünyayı tanırım düşüncesiyle sevince kapıldı.
Karnı acıktı; ama çevresinde çiçek de görünmüyordu. Durmadan yere beyaz beyaz taneler düşüyordu. Kar tanelerinden birine ‘’ Hey arkadaş! Ben dünyaya yeni geldim, üşüdüm. Arkadaş olalım mı? ‘’ diye bağırdı.
Kar tanesi yere düşmeden yanıtladı: ‘’ Bizler havada çok kalmayız, yere düşer kayboluruz. Sen kozana geri dön. Bahar gelince çıkarsın. Yeri göğü o zaman tanırsın. Saklan bir kuytuya, üşüme.’’ dedi.
Minik kelebek gökyüzünde tek başına dolaştı, durdu. Kozası orada olsaydı birazcık uyurdu. Pişman oldu. Üstelik hava karardı gece oldu. Artık tek bir çaresi kalmıştı.
.........